DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, bugün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i İstanbul, Sarıyer’deki çalışma ofisinde ziyaret etti. Özel, “Bizim niyetimiz sokağı karıştırmak falan değil, haneye tecavüze mani olmak. Burada kimsenin burnunu kanatmadık ama buradaki direnişin hukuktaki ve vicdandaki adı meşru müdafaadır” dedi.
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, CHP İstanbul İl Yönetiminin görevden alınarak yerine kayyum atanmasının arıdndan bugün CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i, İstanbul Sarıyer’deki çalışma ofisinde ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından ortak basın açıklaması düzenlendi. Özel, şunları kaydetti:
“DEM Parti’nin Sayın Eş Genel Başkanları Sayın Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, il eş başkanlarıyla, değerli yöneticileriyle partimize, daha önce İstanbul İl Başkanlığı olarak kullandığımız, Genel Merkez Çalışma Ofisimize geçmiş olsun ve dayanışma ziyareti gerçekleştirdiler. Ben heyete bu nazik ziyaretleri için teşekkür ediyorum. Sayın Eş Genel Başkanların şahsında; DEM Parti’ye, üyelerine, ilk andan itibaren bizimle dayanışma gösterdikleri hem karar alındığında hem o tatsız sahneler burada yaşanırken ve bugün de buraya ilk kurumsal ziyareti kendileri gerçekleştirdiği için teşekkürlerimi sunuyorum.
“‘Suçumuz ne’ diye bakarsak kaybetmeyi kabullenmiyoruz”
Büyük bir hukuksuzluğun, büyük bir saldırının karşısındayız. ‘Suçumuz ne’ diye bakarsak kaybetmeyi kabullenmiyoruz. Bu bina kazanan bir binaya dönüştü. Bu bina İstanbul'da AK Parti karşısında en büyük zaferi kazandı. İstanbul'u kazananın Türkiye'yi kazanacağı gerçeğiyle birlikte bu bina hedef haline geldi. Bu binanın kendisi davalık. Bu binanın yönetiminin belirlenmesindeki il kongresi davalık. O il kongresinde seçilen il başkanı hem kongre üzerinden hem Çağlayan'daki bazı süreçlerdeki yönetici olarak üstlendiği görevler yüzünden davalık. Partinin bir tane sembol kedisi var Şanslı. Onu da geldiler, veterinerlik yaptılar. Bu kadar husumet, bu kadar düşmanlık ne için yapılıyor partiye? Seçim kazanıyoruz diye, teslim olmuyoruz diye, baş eğmiyoruz diye. Burada yaşananları hepiniz gördünüz.
“Basın emekçilerine asla kimse tepki göstermesin”
Öncelikle buradan geçtiğimiz günlerde telefonla kendisini de aradım. Bir basın açıklamamız sırasında CNN Türk televizyonunun değerli muhabiri görevini yaparken o günün tansiyonu sırasında bir hareketlenme oldu. Orada ‘Sözüme değer veren herkese’ diye seslenerek dedim ki ‘Basın emekçileri, muhabirler, mesleklerini yapan ve emekleriyle çalışan insanlar, onlara çalıştıkları kurumun yayın politikaları üzerinden -ki o da sözle eleştirilebilir- asla kimse tepki göstermesin.’ Burada hepiniz buradayken bir kez daha arkadaşımıza geçmiş olsun diyorum. Kötü bir sonuç doğurmadığı için olayların memnuniyetimi ifade ediyorum ve bir kez daha buradan sözümüze değer veren herkese basın mensuplarının, gazetecilerin, muhabirlerin, kameramanların hepsinin kardeşimiz, hepsinin vatan evladı, hepsinin dünyanın en önemli mesleklerinden birisi; hepimiz adına haber toplama haber verme görevini yapmaya çalışıyorlar. Kurumlarından ayrı hepsine saygı duyuyoruz ve görevlerini huzur ve barış içinde yapmalarının temin edilmesi gerekir. Bunu CHP olarak, genel başkanın ağzından bir kez daha tekrar etmeyi istedim.
“Partiden ihraç edilmiş kayyum heyetinin görev yapması ve seçilmiş iradenin yerine geçmesine çalışıldı”
Burada yaşananları hepiniz gördünüz. Bugün benim buraya gelmemden iki saat öncesine, ziyaretten iki buçuk saat öncesine kadar bu binanın her odasında polisler vardı ve binamız İçişleri Bakanı'nın emri, Valiliğin, Emniyet’in tatbikiyle işgal altındaydı. Bu binaya dokuz kere reddedilmiş, onuncusu zorla bulunmuş, talimatlandırılmış, 15 gün önce binaya atanacak kayyuma yakın bir avukat tarafından tarif edilen başvuru yaptırılmış, daha sonra il başkanlığına kayyum atanmış ve İstanbul'daki CHP bir bütün olarak itiraz etmiş. Geçen seçimin 310’a 290’lık rekabetinden şu anda delege olan sıfatı devam eden 580 kişinin neredeyse tamamının imzasıyla ‘Biz kayyuma karşı olağanüstü kongre istiyoruz’ denmiş. Parti bütünleşmiş, sadece pek çoğu partiden yüz kızartıcı sebeplerden atılmış kişilerden müteşekkil bir grubun bu partiye yollanması, bu binanın elde tutulması ve ikisi-üçü istifa etmiş kayyum heyetinin, geri kalanı da partiden ihraç edilmiş kayyum heyetinin görev yapması ve seçilmiş iradenin yerine geçmesine çalışıldı.
“Bizim niyetimiz sokağı karıştırmak değil, haneye tecavüze mani olmak”
Biz baba evine davette bulunduk. Bu davetimiz 5 bin polisle ve gördüğünüz bariyerlerle binlerce, on binlerce bariyerle, kilometrelerce bir ablukaya alındı. Bu ablukanın bir benzeri bazı terör eylemlerine karşı alınsaydı; mesela Ankara'daki Gar Katliamı’na karşı alınsaydı bombacılar bir kişi tarafından bile aranmadan, hiç durdurulmadan, hiç bariyer görmeden, oraya gelmeselerdi 104 canımız gitmezdi mesela. Orada alınması önleyici tedbirin 50 katını burada aldılar. Partisinden ihraç edilmiş bir kayyum, partisine karşı suç işlemiş 30 kişiyle birlikte, topluma karşı suç işlemiş 30 kişiyle birlikte buraya girebilsin diye. Biz buna karşı, ‘Baba evini savunun’ dedik. Baba evinin kapılarını kapadılar diye arkadaşlarımız sokakta kaldı. Bugün Sayın Bahçeli'nin ifadelerinde var: ‘Sokakları mı karıştıracaksınız?’ Erdoğan diyor: ‘Kimsenin sokağı karıştırmasına izin vermeyiz.’ Bizim niyetimiz sokağı karıştırmak falan değil, haneye tecavüze mani olmak. Burada kimsenin burnunu kanatmadık ama buradaki direnişin hukuktaki ve vicdandaki adı meşru müdafaadır. AK Partililere soralım: Yarın iktidar değişmiş, birileri partinize sizin seçtiğiniz kişi değil, kayyum atansın diye mahkeme mahkeme gidiyor. Dokuz kere reddediliyor, 10’uncu mahkeme seçtiğiniz il başkanının ya da genel başkanınızın yerine kendi kafasına göre birini yollamaya çalışıyor. Ne yapacaksınız? Kapıda çiçek yaptırıp gelip, ‘Gelin, AK Parti'yi artık siz mi yönetin’ mi diyeceksiniz? MHP'lilere soralım: Devlet Bahçeli'nin yerine, İstanbul İl Başkanınızın yerine bir hakim, bir siyasi rekabetten dolayı punduna getirmiş, yerine birini yollamaya çalışıyor. Ne yapacaksınız, direnmeyecek misiniz? ‘Devlet Bey gitti, yeni başbuğumuz kayyumdur’ mu diyeceksiniz? Olacak iş mi bunlar?
“Arkadaşlarımız kimsenin burnunu kanatmadı ama ölmeyi dahi göze aldılar”
O yüzden bu işleri öyle kimse basite almasın. Burada arkadaşlarımız kimsenin burnunu kanatmadı ama ölmeyi dahi göze aldılar. Şu binanın içinde sıkılan biber gazı, daha yeni binadan çıkıyor. Astımı olan var, hasta olan var, tansiyonu olan var. Hepiniz gördünüz, hepinizin gözü önünde oldu. Ve o andan itibaren biz başvurarak her partinin hakkı olan hemen de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda kayıt değişti. Bina zaten CHP’ye kayıtlı. Binamızın tapusu bizde, Genel Merkez’de, ilin tapusu yok. Dedik ki ‘Burası Genel Merkez Çalışma Ofisidir. İl başkanlığı iki katlı bir binanın boş, ikinci katıdır. Orasını adres yapıyoruz. Elbette burasını kayyuma vermeyeceğiz. Buraya geleceğiz, genel merkez olarak biz çalışacağız.’ Bugün de o çalışmamızı yaptık. Yarın geldiğimizde de o çalışmamızı yapacağız.
“İşgale ve Anayasal bir suça alet ediliyorlar”
Ama buna karşı ne yaptılar? Halen daha İstanbul Valisi üç gün sonunda artık bir şey diyemeyince Ankara'ya yazdı. İçişleri Bakanı’nın talimatıyla adres değişikliğini sisteme girmiyorlar. Girseler burada Genel Merkez’in ‘olmasın’ dediği kimse olmaz, polisin gelip onu çıkarması lazım. Başta polisin dışarı çıkması lazım. Hepsi vatan evladı, hepsine saygımız, sevgimiz sonsuz ama burada hukuksuz bir işgale ve Anayasal bir suça alet ediliyorlar. Neyse ki bugün işgal, fiilen sonlandı. Ümit ediyoruz, ilerleyen saatlerde de gerekli düzenlemeleri yaparak bina CHP'nin binasının bir Genel Merkez Çalışma Ofisi olduğu Valilik kayıtlarına girerek sorun çözülecek.
"'Genel Merkezinize kayyum atanırsa ne yaparsınız?' Hayatı durdururuz"
Bunun dışında Sayın Bahçeli'nin bugün yaptığı açıklamalarda bir paragraf, ‘CHP hayatı durduracak barışçıl eylemler...' ‘Sokağı karıştırmayacağız’ diyorum anlamıyorsunuz. ‘Savaşmıyoruz’ diyoruz anlamıyorsunuz. ‘Barışçıl eylemler...’ Diyor ki 'Genel Merkezinize kayyum atanırsa ne yaparsınız?' ‘Hayatı durdururuz’ dedim. Demokrasinin durduğu yerde hayat durmaz mı? Bir ana muhalefet partisi il başkanlığına atandı da borsa yüzde 6 düştü. Ne kayyum atanması? Kim, neden bahsediyor? İşte bugün Ankara 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi karar verdi. Bakın, o mahkeme dört ay önce açıldı. İstanbul'daki bütün başvurular, gerçekten hukukçu olan mahkeme başkanları görevsizlik verdiler İstanbul'da. ‘Bu davalar Ankara'da görülür’ dediler. Ankara'ya geldi, birleşti. İstanbul il kongresi iptal davası, 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bütün yargılama süreçlerinden sonra, duruşma süreçlerinden sonra bugün kesin karara bağlandı ve esastan reddedildi. Burada 15 gün önce açılmış. Birinci kural: Aynı konuda iki mahkeme varsa ilk açılanda birleştirilir. Zaten İstanbul'da olması mümkün değil, Ankara'ya yollaması lazım. Bu hukuk yolu tüketildi ve mahkeme kesin karar verdi.
“Olması gereken karar olduğu için tedbirin ortadan kalkmasıdır”
Şimdi olması gereken, biz kararı 45’inci İstanbul Asliye’ye de gönderiyoruz, getiriyoruz, veriyoruz. Karar olduğu için tedbirin ortadan kalkmasıdır. Çünkü tedbir karara kadar konulan bir tedbirdir. Orada bir mahkeme kararı var. Bunu yapıp mı görevini yapacak, buna ayak sürüyüp de siciline bu kara lekeyi, gencecik yaşında yine mi yazacak hakim; onu öyle göreceğiz. Göreceğiz bakalım ne yapacağını. Ama herkes biliyor. Nasıl kararlar vermişti, ‘Bütün ilçe kongrelerini durdur, il kongresini durdur, delegeleri bilmem ne yap...’ YSK ne dedi? ‘Tam kanunsuzluk yaptığın işler’ dedi bu hakime. ‘Hepsi devam edecek’ dedi. Yani dönecek, dolaşacak, birkaç hafta içinde yeni ilçe başkanlarımız, bir ayı biraz geçen bir sürede yeni il başkanımız seçilecek. Zaten yapılan iş konusuz kalacak. Ama Ankara'da karara bağlandı. Biz bu mahkemeye, bu verdiği tedbir kararına itiraz etsek dakikasında istinaftan durdurulacak. İtiraz dilekçemizi o gün verdik ertesi gün, o gün karara bağlaması lazım. Ne diyor arkadaş? ‘Eylülün sonunda, 26'sında bir duruşmam var. O gün konuşuruz.’ Düşünebiliyor musunuz? ‘Kararım bu’ de, arkasında dur. Dün verdiği kararı, ‘26'sına kadar doğru mu yaptım’ diye düşünerek burayı kayyumda tutmaya çalışan bir anlayış. 45’inci Asliye Hukuk Mahkemesi kendisini, onu okutan hocalarının huzurunda ve gelecekte evlatlarının, torununun huzurunda mahcup edecek bir talimatı yerine getiriyor. Talimatı verenin kim olduğu, niyetinin ne olduğunu biliyoruz.
“YSK kör düğümün nasıl çözüleceğini İstanbul'da da gösterdi Türkiye'de de gösterdi”
O yüzden biz, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra tüm hukuk süreçlerini... Zaten YSK kördüğümün nasıl çözüleceğini İstanbul'da da Türkiye'de de gösterdi. O süreçleri sonuna kadar takip edeceğiz. Bunun dışında yapılanların hepsi şudur: Sokağa çıkıp da bu yapılanlara, ‘Doğru yapıyorlar’ diyen AK Partili, MHP'li bulmak mümkün değil. Ben AK Parti'de de dünya kadar siyasetçinin 'Kardeşim biz ne yapıyoruz' diye içeride tartıştığını biliyorum. Bunlar olacak işler değil. Bu yollar açılamaz. Bu yolları demokraside açarsanız iktidara gelen, bir hakimi ayarlar, muhalefetin canına okur. İktidarınızın son bir yılında açtığınız yolun yarın nelere yol açabileceğini görmüyor musunuz? Ya da gencecik yaşında aldığı bir talimatla siyasete bu kadar ağır müdahale eden bir hakim, iktidar değiştiğinde bu sicilin kendisini artık bu meslekte nereye getireceğini görmüyor mu? Gerçekten ayıptır, yazıktır, günahtır.
“AYM kararını tanımayanlar, AİHM kararlarına uymayanlar 'Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararına saygılı ol’ diyor ”
İçişleri Bakanı, akıl almaz bir adam. İstanbul Valiliği'nden biliyoruz. Civa yerinde durmaz, döner durur. Gitti, İçişleri Bakanlığı yapıyor. İçişleri Bakanı olduğu günden beri makama yönelik olarak son derece saygın bir ilişki yürütmeye çalışıyoruz. Her kriz döneminde savruluyor. Bana saldırıldığında ilk telefonu o açar, İstanbul Valisi açar. Bütün Türkiye soruyor: 'Bu saldırı neden oldu?' Çıktım dedim ki 'İçişleri Bakanı aradı. Vali aradı, Cumhurbaşkanı aradı. Ben bu saldırıyı hiçbir siyasi partiyle, bir siyasetçiyle ilişkilendirmiyorum. Tahkikat yapılıyor, o tahkikatın sonucunu bekleyeceğiz.' Manisa'da kardeşim vefat ediyor, ilk telefonu o açıyor. Paylaşım yapıyorlar, Ferdi Zeyrek için taziye bildirdi. Ama gün kötülük yapmaya gelince kapıyı duvar yapıyor arkadaşlar. Bizim hakkımızı teslim etmeye gelince dut yemiş bülbüle dönüyor arkadaşlar. Bu mu yiğitlik, bu mu devlet adamlığı? Böyle mi görev yapacaksınız? ‘Evimi taşıdım’ diyorum. 'Taşıyamazsın.' ‘Kiracıyı çıkardım, ben oturacağım’ diyorum. 'Oturamazsın.' Sen işlemi yap, itirazı olan varsa gidecek mahkemeye. ‘AYM kararını tanımıyorum saymıyorum’ diyen, AİHM kararlarına uymayanlar, üst mahkemeleri birinci kademe mahkemesine ezdirenler çıkmış bana diyor ki 'Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararına saygılı ol.' Dokuz tanesine sen saygı duymayıp 10'uncudan bu işi yapıyorsun da ben ne saygılı olacağım Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararına? Bütün meslektaşları, mevkidaşları, karar yazan diğer mahkemeler millet parmağını ısırıyor: ‘Bu dava İstanbul'da görülür mü, bu davaya tedbir verilir mi?’ Yüksek yargıda bir tane bu davaya tedbiri hukuki gören varsa çıksın, açıklasın; saygı duyacağım. Herkes aynı şeyi söylüyor.
“CHP'nin muhalefet çizgisi bariyerlenemez”
O yüzden bu olmayacak işi oldurmaya çalıştılar. Dimdik ayaktayız, buradayız. Bundan sonra bu süreçleri en büyük titizlikle, en büyük kararlılıkla takip etmeye devam edeceğiz. Bizi yaptıkları bu zulümlerle duruşumuzu değiştiremezler, mücadelemizi durduramazlar, bizi majestelerinin muhalefet partisi yapamazlar. Bizi süreçte kendileri için tehdit olan bir siyasi parti olmaktan çıkarıp iktidar umudu olmayan bir siyasi partiye dönüştüremezler. Ayrıca partinin aldığı tarihsel tutarlılık içinde doğru kararlarla ortaya koyduğu iradeyi böyle yaparak sakatlayıp, birtakım karar değişikliklerine yönlendirip kendilerince CHP'yi süreçlerin dışına atmaya çalıştıklarının farkındayız. CHP olması gereken yerde duracak, konuşması gereken yerde konuşacak, mücadele etmesi gereken yerde mücadele edecek. Tayyip Erdoğan'ın ve onun saraydaki tasarımcılarının bize çizdiği çerçevenin içinde değil, kendi belirlediğimiz sınırlar içinde siyasi mücadele yapacağız. Onların bize çizdiği yere mahkum ve onların bariyerlerine mahkum kalmayız. Milletvekillerinin önüne bariyer çekebilirsiniz. CHP'nin muhalefet çizgisi bariyerlenemez. Bu partinin iktidara yürüyüşü, Türkiye'de muhalefetin iktidarı değiştirme noktasındaki azim ve kararlılığı; araçsallaştırılmış mahkemeler ve hakimler tarafından engellenemez. Mücadelemiz sürecek.
“'Burası il başkanlığı değil' diyorsan evimden de çık”
Bundan sonra İl Başkanımız Özgür Çelik ile birlikte, il yöneticilerimizle birlikte hem il başkanlığımızda hem buradaki ofisimizde görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Son sözüm şudur: Bu bina, İstanbul İl Başkanlığı ise bu binaya niye vatandaş üye olmak için kayda gelemiyor? Ya da bir üye niye aidat ödemek için içeri giremiyor? ‘Buraya il başkanlığı tutuyoruz’ diyorlar. Siyasi partilerin faaliyetlerinin bu şekilde kısıtlanması mümkün değil. Buraya gelecek aidat ödeyecek, buraya gelecek yeni üye kaydı yapacak. Bu bina il başkanlığı değilse, bizim çalışma ofisimizse bu binada sizin ne işiniz var? Bana sormadan evime nasıl giriyorsunuz? Evime nasıl zorunlu ikamet veriyorsunuz birileri için? ‘Bu burada duracak’ diyorsunuz. O yüzden İçişleri Bakanlığı bu soruya yanıt veremez, bu çelişkiyi sürdüremez, tarihe bu utançla geçemez. Bu bina il başkanlığıysa isteyen her üye buraya girer, her vatandaş gelir. Ben üye kaydedeceğim sana karşı, örgütleniyorum, benim en önemli görevim bu. Yok, 'Burası il başkanlığı değil' diyorsan il başkanlığının adresini göster, oraya gitsinler. Evimden de çık. Şu an için seni istemiyorum. Randevu istersen çay içmeye gelebilirsin. Ali Yerlikaya'ya söylüyorum."