Üniversite öğrencileri, Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde 15 yaşındaki Hilal Özdemir'in, Ayberk Kurtuluş isimli çok sayıda suç kaydı bulunan kişi tarafından öldürülmesini protesto etti. Kampüs içinde cinayetin yaşandığı alandan, polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı kampüs kapısına yürüyen öğrenciler, "Kadınlar ölürken polis neredeydi?", "Kadınlara değil, katillere barikat" sloganları atarak kadın cinayetlerini protesto etti, silahın içeriye nasıl sokulduğunu sordu.
Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde dün akşam meydana gelen olayda araçla kampüse gelen çok sayıda suç kaydı bulunan 20 yaşındaki Ayberk Kurtuluş, üniversitenin kafesinde çalışan 15 yaşındaki Hilal Özdemir'i silahla öldürüp intihar ettti.
Öğrenciler kampüs içinde Hilal için yürüdü
Olayın ardından bugün saat 18.00’da Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri yürüyüş düzenledi. Cinayetin yaşandığı yerde toplanan öğrenciler, sloganlar atarak güney kapüsü önünde bekleyen diğer üniversitelerden gelen öğrencilerle birlikte basın açıklaması yaptı. Eyleme CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Hatice Selli Dursun da destek verdi.
Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı kampüs çevresinde kadınlar, "Yaşasın kadın dayanışması", "Kadın cinayetleri politiktir", "Bir kişi daha eksilmeyeceğiz", "Kadınlar ölürken polis neredeydi", "Kadınlara değil, katillere barikat" sloganları atarak kadın cinayetlerini protesto etti.
"Kayyumluk işletmesi gereken denetim mekanizmalarını asla işletmedi"
Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Dün gece kampüsümüzde genç bir kadın bir erkek tarafından katledildi. Kayyumluğun biraz daha para kazanmak uğruna organizasyon şirketlerine kiraladığı alanda kız kardeşimiz Hilal bir erkek tarafından öldürüldü. Hilal Özdemir reşit değildi ve bir çocuk işçi olarak çalıştırılıyordu. Kayyumluk ise anlaştığı organizasyon şirketine kampüsün tüm olanaklarını vermesinin yanında işletmesi gereken denetim mekanizmalarını asla işletmedi.
"Bu kadar rahat bir şekilde nasıl kampüse silahla girilebiliyor?"
Hilal okuldaki düğün organizasyonunda günü birlik çalışıyordu. Fail Ayberk Kurtuluş, düğüne geldiğini söyleyerek kampüse girdi, Hilal ile tartıştıktan sonra kampüsten çıkıp akşam saatlerinde silahla geri gelip Hilal'i öldürdü. Bu kadar rahat bir şekilde nasıl kampüse silahla girilebiliyor? Bu şahıs kampüste ikinci defa 'düğüne geldim' gibi belirsiz bir söylemle nasıl kampüse alındı?
Bizler bu cinayetin hayatımızın her yerinde bulunan erkek şiddetinin son raddesi olduğunu biliyoruz. Katillerin bu cinayeti kimden güç alarak işlediklerini, kadınlar onları şikayet edip, koruma kararı aldırsalar dahi tutuklanamadıklarını, namuslarını temizlemelerini söyleyen toplumu ve şiddete ses çıkarmayanları biliyoruz. Güvenli olması gereken bu kampüste, Hilal bir erkek tarafından genç bir kız çocuğu olduğu için katledildi.
"Hilal neden reşit olmadığı halde bu okulda çalışıyordu?"
Bugün yasımızı paylaşmak ve isyanımızı haykırmak için buradayız. Bugün bu kampüste Hilal'in katledilmesi, bunlar da dahil olmak üzere çok farklı açılardan kayyum yönetiminin ve devletin güvenlikçi politikalarının hiçbir işe yaramadığının bir kez daha göstergesidir. Cinayetin ardından beliren sorular bellidir. Hilal neden reşit olmadığı halde bu okulda çalışıyordu? Katil elinde silahla nasıl girdi? Kapısında güvenlik için onlarca çevik kuvvetin beklediği ve her ay onlarca ÖGB alımının yapıldığı Boğaziçi Üniversitesi'nde eli silahlı bir adam nasıl görülmedi ve durdurulmadı?
"Kameralar, x-ray cihazları, turnikeler yalnızca politik öğrencileri baskılamak için kullanılıyor"
Dün Hilal'i koruyamayan polisler bugün bizim önümüzde dikilerek ne yapıyor? Daha önce de çevre işletmelerden birisi bir arkadaşımızı kampüste kovalamış, daha öncesinde ise bir başka kız arkadaşımız yurdunda bıçaklı bir saldırıya uğramıştı. Biz biliyoruz ki bu olayların üzerine kadınların güvenliği için konulduğu söylenen kameralar, x-ray cihazları, turnikeler yalnızca politik öğrencileri baskılamak için kullanılıyor. Yine de Naci İnci, okulunda bir kadın katledilmeden bir kaç ay önce kız öğrencilerini korumak için her yerde kamera olması gerektiğini söylemişti. Cinayetin işlendiği yerde de kamera vardı. Güvenlik olay yerine cinayetten önce niye gidemedi.
Okullardaki onlarca sivil polis hangi öğrencilere şiddet uygulamakla meşguldü de Hilal'in katledilmesini önleyemedi. Bu kameralar, x-ray cihazları bizleri korumuyor asline fişliyor. Konsere katılırken içki araması veya kamera kayıtlarından eylemlere katılan öğrencilerin yüzlerinin tespit edilmesi, böylece cezalandırılması yönetimin emrettiği yüksek güvenlik önlemleriyle sağlanıyordu. Bir kaç öğrenci bir bina önünde toplansa sivil polisler toplanıyor, okula giren çevikkuvvetlerin şiddetine maruz kalıyorduk. Dün ise kampüste kavga çıkarmış silahlı birisi, akşam silahla geri dönerek kadın cinayeti işledi. Kimin güvenliği önceleniyor?
"6284'ün uygulanmasını, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden imzalanmasını talep ediyoruz"
Yönetim, öğrencilerin üzerinde sürdürdüğü korku ve baskı politikaları için elindeki bütün araçları kullanırken, okullardaki kadınların güvenliği için kullandığını iddia ettiği kamera ve diğer araçların ne kadınları ne de çocukları koruyamadığı apaçık ortada. Cinayetlerin önlenmesi, erkek egemen sistemle bütüncül bir mücadele ve sorumlulukla erkek şiddetinden cinayete giden sürekliliği afişe etmek ve önlemekle, üniversitenin ve emniyetin etkin soruşturmalar yürütmesiyle mümkün. 6284'ün uygulanmasını, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden imzalanmasını talep ediyoruz.
Aktif bir CİTÖK (Cinsel Tacizi Önleme Kurulu) güvenli kampüsler istiyoruz. Bir kız kardeşimizi daha erkek şiddetiyle kaybetmek istemiyoruz. Bütün kız kardeşlerimiz erkek şiddetine, tacize, kadın cinayetlerine, çocuk ölümlerine, çocuk işçi sömürüsüne, cezasızlık politikalarına karşı bulunduğumuz her alanda mücadeleye çağırıyoruz."
BÜMED'den açıklama
Olaya ilişkin Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Derneği (BÜMED) de bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Henüz 15 yaşında bir kız çocuğu, çalıştırıldığı bir düğünde, 24 ayrı suç kaydı bulunan bir erkek tarafından silahlı saldırı sonucu üniversite kampüsünde hayatını kaybetmiştir. Bu acı kayıp, hepimizi derinden yaralamıştır.
Bu olay yalnızca bir kadın cinayeti değil; aynı zamanda çocuk işçiliğinin, güvenlik zaaflarının ve sorumsuzluğun en acı sonuçlarından biridir. Üniversiteler; bilimin, özgürlüğün ve yaşamın güvenle sürdürülmesi gereken alanlarıdır.
Yanıtlanması istenen sorular
Ancak şu sorular yanıtsız kalamaz:
•? ?Mezunların kampüse girişi yasaklanırken, üniversiteyle hiçbir bağı olmayan, silahlı bir kişi kampüse nasıl girebilmiştir?
•? ?Yıllardır kampüs kapısında öğrenciler ve mezunlara karşı nöbet tutan çevik kuvvetin ‘güvenliği’, yalnızca öğrenci ve mezunları hedef almaya mı yetmektedir?
•? ?Öğrencilerin çantaları didik didik aranırken ve alkol kontrolleri yapılırken, bir silah nasıl kampüse sokulabilmiştir?
•? ?Henüz 15 yaşında bir kız çocuğu, kampüste nasıl işçi olarak çalıştırılabilmiştir?
"Vahim güvenlik zafiyetinin doğrudan sorumlusu Boğaziçi Üniversitesi yönetimidir"
Bu vahim güvenlik zafiyetinin doğrudan sorumlusu Boğaziçi Üniversitesi yönetimidir. Öğrencilerin, çalışanların ve ziyaretçilerin güvenliğini sağlayamayan yöneticiler, görevlerini yerine getirmedikleri için kamuoyu önünde hesap vermeli; gerekli idari ve hukuki süreçler gecikmeden ve derhâl işletilmelidir.
Bizler, yaşamını yitiren kız çocuğunun anısı önünde saygıyla eğiliyor; ailesine sabır diliyoruz. Çocuk işçiliğini, kadın cinayetlerini ve üniversite güvenliğindeki ihmalleri en sert biçimde kınıyoruz. Boğaziçi’nin özgür ve güvenli ortamını savunmaya devam edeceğiz."