İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ilçe belediye başkanları, İBB üst düzey bürokratları, iş insanları üzerinden başlatılan 19 Mart siyasal-yargısal operasyonlarının üzerinden 100 gün geçti.
Ekonominin genelinde ortaya çıkan hasar ise hâlâ dalgalar halinde sürüyor. Henüz ortada iddianamenin olmadığı soruşturmalarda geride kalan 100 günlük süreçte para, döviz ve menkul kıymet piyasalarında, iç ve dış sermaye hareketlerinde, bütçe açığından hazinenin borçlanma maliyetlerine varana üst üste yaşanan şoklar, ülke ekonomisinin hemen her alanındaki olumsuzlukları daha da derinleştirdi. İki yıl boyunca adeta kapı kapı dolaşılarak biriktirilen Merkez Bankası (MB) döviz rezervlerinde 60 milyar dolara varan erime yanında, Türkiye’nin risk puanında (CDS) yaşanan yükselişle iç ve dış piyasalardan borçlanma maliyetleri, borç bulmak için ödenen faiz arttı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası (MB) Başkanı Fatih Karahan yaptıkları açıklamalarda 19 Mart operasyonlarının negatif yansımalarını örtülü ifadelerle dile getirirken, iki yıldan bu yana uygulanan dezenflasyon programının büyük ekonomik ve sosyal maliyetlerle elde edilen kazanımlarında geriye gidildi. Enflasyon ve döviz kurlarını kontrol altında tutabilmek için yapılan milyarlarca dolarlık müdahalelerin yanı sıra geçtiğimiz yılın aralık ayında başlatılan faiz indirimi süreci sonlandırılarak yeniden yüksek faiz uygulamasına geçildi.
Rezervlerde erime, sıcak para ve yatırım sermayesinde yurt dışına kaçış hızlandı
19 Mart operasyonlarının başladığı haftada kurlardaki olağanüstü yükselmeye müdahale etmek zorunda kalan MB’nin altın ve döviz rezervlerinden üç günde yaptığı satışlar 15 milyar dolara ulaştı. Sonraki haftalarda ve nisan-mayıs aylarında da devam eden döviz piyasalarına ve kurlara müdahale operasyonları sonrasında MB rezervleri iki yıl sonra yeniden eksiye düşerken, rezervlerdeki kayıplar mayıs sonu itibarıyla 59,8 milyar dolara çıktı.
Nisanda sadece bir aylık rezerv kaybı 24 milyar 988 milyon dolar olan MB yönetimi döviz mevduat hesaplarına munzam karşılıkları artırma, temmuz sonuna kadar ihracatçıların yurt dışı döviz kazançlarının yüzde 35’ine el koyma kararlarını peş peşe alarak rezervlerdeki erimeyi durdurmaya çalıştı. Operasyonlar sonrası sadece mart-nisandaki iki aylık rezerv kaybının 40 milyar dolara ulaşması, erimenin mayısta da devam etmesi, cari açıktaki yükselişi de tetikledi.
MB Ödemeler Dengesi Bilançosunun geride kalan 100 güne ilişkin verilerinde yerli ve yabancı sıcak para yanında, yerli ve yabancı doğrudan yatırım sermayesi çıkışları da hızlandı. 19 Mart operasyonları ardından martta 6,5 milyar dolar olan yurtiçi yerleşik yerli yatırım sermayesi çıkışı, nisanda 7,9 milyar dolara yükseldi. İki aydaki yerli yatırım sermayesi, döviz mevduatı transferleri ve menkul kıymet satışlarıyla yurtiçi yerleşiklerin yurt dışına çıkarttığı tutar 14,7 milyar dolara ulaştı.
Yabancı yatırımcı kaçışının da hızlandığını gösteren MB rakamlarına göre; nisan ayında yabancı portföy yatırımcıları 10,9 milyar dolarlık portföyü boşaltarak varlıklarını yurt dışına taşıdı. Bu tutar 1991’den bu yana son 34 yılın en büyük aylık yabancı yatırım çıkışı oldu.
MB ve ekonomi yönetimi mayıs sonundan bu yana yeniden döviz alımlarına yönelerek rezerv takviyesi yapmaya, olası gelişmelere karşı döviz varlıklarını tahkim etmeye çalışıyor.
Risk puanı yükseldi, hazinenin TL borçlanma faizi 10 puan artış, dolar borçlanmasına rekor faiz
19 Mart operasyonları öncesi 250’ye kadar inen Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki risk puanı (CDS) operasyonların hemen ertesinde 380’e kadar çıktı. 100’üncü günü itibarıyla CDS puanı 301 seviyelerinde iniş-çıkış sergiliyor. Risk puanının yükselmesine paralel olarak hazinenin haftalık borçlanma ihalelerinde ihraç ettiği TL bazlı tahvil ve bonoların faizleri de yükselişe geçti. Hem borçlanma ihtiyacı artan hem de iç borçlanma ihalelerinde daha yüksek faize mecbur kalan hazinenin faiz maliyeti 19 Mart öncesine kıyasla 10 puan artarken, son olarak mayıs ayında gerçekleştirilen 2 milyar dolarlık 5 yıl vadeli tahvil ihracında ödenen dolar faizi ise yüzde 7,4 oldu.
Faiz indirimlerinin yerini yeniden yüksek faize dönüş aldı
19 Mart operasyonların temellerinden sarstığı piyasaları toparlamaya çalışan ekonomi yönetimi aralıkta başlattığı faiz indirimleriyle üç ayda politika faizini yüzde 50’den yüzde 42,5’a kadar düşürmesine karşın, operasyonlar sonrası 20 Mart’taki Olağanüstü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısıyla gecelik borç verme faizini yüzde 49’a yükseltti. Yüzde 42,5 faizle haftalık repo ihaleleri durdurularak fiili faiz yüzde 49 oranında uygulanmaya başlandı. Nisan PPK toplantısında ise politika faizi yüzde 42,5’tan yüzde 46’ya yükseltilirken gecelik faiz yüzde 49’da sabit tutuldu.
Üç aydan bu yana faiz indirimlerine ara verilmiş durumda. Yüzde 46-49’a çıkartılan MB haftalık ve gecelik faizi sonrası TL mevduat faizi yüzde 55’e, bireysel ihtiyaç ve ticari kredi faizleri yüzde 60-70 aralığına yükseldi. Faizlerde yeniden artış sürecine girilmesi krediye erişim ve finansman maliyetleri karşısında darboğaza sürüklenen ekonomide durgunluk ve daralmayı artırdı. TOBB istatistiklerinde kapanan şirket sayısı yüzde 39,5 artışla rekor düzeye ulaşırken, iflas ve konkordatolar yüzde 100’ü aşan yükselişle ilk beş ayda 2024’ün tamamındaki iflas ve konkordato sayısının üzerine çıktı.
19 Mart öncesi 1,5 yıldan bu yana 36 TL olan dolar kuru 41 TL’ye, 39 TL’de seyreden euro kuru 44 TL’ye yükseldi. MB’nin döviz piyasalarına yönelik milyarlarca dolarlık müdahaleleriyle kurlar dizginlenmeye çalışılsa da halen güncel dolar/TL kuru 39,88, euro/TL kuru 46,78 ve sterlin/TL kuru 54,75 düzeyinde seyrediyor. Dövize müdahaleler, TL mevduatlara yüksek faiz politikalarına rağmen 19 Mart’tan bu yana değer kaybeden TL’ye karşı dolardaki değer artışı yüzde 6’yı, eurodaki değer artışı yüzde 7,5’u aştı.
İş dünyasında karamsarlık ve endişe, güven endekslerinde sert düşüşler
Operasyonlarda gözaltına alınan ya da tutuklanan bazı iş insanları aylar sonra ‘etkin pişmanlıktan’ yararlanmak için ifadelerini değiştirirken, operasyon kapsamında İBB Başkanı İmamoğlu ve ailesinin şirketleriyle mal varlıkları yanında, 20’den fazla iş insanı ve şirketin de yönetimlerine, hisselerine, mal varlıklarına, banka hesaplarına el konuldu. Operasyona dahil edilen bazı şirketlere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından kayyum tayin edildi. 19 Mart operasyonlarının yarattığı ekonomik sarsıntının etkisiyle TÜİK ve MB anketlerinde, yayınlanan güven endekslerinde gerek ekonominin geneli gerekse sektörel düzeyde sert düşüşlerle paralel güven kayıpları ortaya çıktı.
Özellikle ticari kredi faizlerinin yüzde 70’e ulaşması, ihracatçının dövizinin üçte birine el konulması, belirsizlik ve risklerin artması, henüz soruşturma aşamasında olmasına rağmen çok sayıda şirkete, mal varlıklarına, banka hesaplarına el konulmasının iş dünyasında endişe ve kaygıya yol açtığı, karamsarlığı büyüttüğü, gelecek 3-12 aya ilişkin beklentilerdeki kötüleşmenin resmi endekslere de yansıdığı görüldü.
MB’nin son Piyasa Katılımcıları Anketi’nde (PİKA) hane halkı enflasyon beklentisinde gerilemeye karşın yüzde 53 düzeyinde bir enflasyon beklentisinin ortaya çıkması, tüketici, hane halkı, reel sektör, imalat ve inşaat sektörleri güven endekslerinde son üç aydan bu yana güven gerilemesinin kesintisiz şekilde sürmesi iş dünyası ve özel sektördeki endişelerin arttığının, ileriye dönük endişelerin yaygınlaştığının bir başka göstergesi.
19 Mart sonrası ekonomide daha da derinleşen krizin oda Başkanlarının, başta Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) olmak üzere sektörel örgütler ve birliklerin yaptıkları açıklamalara da yansımaya başlaması, iktidar medyasında da ekonomik tabloya ve uygulanan politikalara yönelik eleştirilesin dozundaki yükseliş bu açıdan kritik bir gösterge.
Yatırım ve üretim iştahının dibe vurduğunu, istihdamın ve kapasite kullanımının düştüğünü gösteren resmi veriler yanında, 19 Mart operasyonlarının 100’üncü gününde döviz, TL ve menkul kıymet piyasalarında, yatırım ve portföy sermayesi çıkışlarında trilyonlara varan ekonomik kayıplar, tüm anketlerde kamuoyunun inandırıcı bulmadığı bu operasyonların ekonomik faturasının daha da ağırlaşacağını işaret ediyor.