Saraçhane eylemleri sırasında ''Cumhurbaşkanına hakaret''ettikleri suçlamasıyla yargılanan 14’ü tutuklu 16 kişinin savunmaları bitti. Sanık avukatlarından Serap Sergin duruşmada bir belge paylaştı ve "Belgede, tutukluların cezaevi koşullarının insan haklarına aykırılığı ile ilgili her şey yer alıyor. Kuruma ziyaret gerçekleştirilmiş, kurum müdürü ile de konuşulmuş. Oda içerisinde yatakları ile tuvaletin yan yana olduğu görülmüş. Odada çok yoğun bir lağım kokusu olduğu için çocuklar ilk gün yemek yiyememişler. Temizlik malzemesi de verilmemiş. Mide bulantısına bağlı sağlık sorunları yaşamışlar... Biz dahi burnumuz yanarak dışarı çıktık. Günlerdir yemek yiyemeyen, nefes alamayan, sürekli kusan çocuklardan bahsediyorum" dedi. Çocuklarının yaşadıklarını mahkeme salonunda dinleyen anneler ise ağlayarak salondan ayrıldı.
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek eylemlerinde gözaltına alınan ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 14’ü, 68 gündür tutuklu 16 gencin davasında ilk duruşma, İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma, Silivri’de bulunan 2 no’lu duruşma salonunda gerçekleştirildi. Sanıklar mahkeme salonunda hazır bulundu. Aileleri çocuklarını alkışlarla karşıladı. Duruşma kimlik tespitiyle başladı. Sanık avukatları dosyaya delil olarak konulan görüntülerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ve 53 gün sonra görebildiklerini söyleyerek, dosyadan çıkarılmasını talep etti.
“Kolluk tarafından çekilmeyen görüntüler delil olamaz”
Sanık avukatları, “Delil dosyadan çıkarılmalı. Görüntülerin nasıl elde edildiği bilgisi yok. Bu görüntüler hukuka aykırı delil nitelliğindedir. Çünkü, kolluk tarafından çekilmemiş. Bu görüntüler dosyadan çıkarılmalı ve delil olarak kabul edilmemelidir.” dedi. Mahkeme talebi reddetti.
“Cumhurbaşkanlığı makamı 2017 yılında tarafsızlığını yitirmiştir”
İlk savunmayı öğrencilerden Ayşe Kayacı yaptı. Kayacı, “Çalıştığım yerden atılacağım sanırım. Yaklaşık 70 gün hayatımızdan gitti maalesef” dedi. Avukatı Elif Altınbaş ise, “Dosyada fiili işlediğine dair tek bir delil var. O da ne şekilde elde edildiği bilinmeyen, kimin çektiği bilinmeyen bir video. Hukuka aykırı elde dilen hiçbir şekilde esas alınamaz. Kolluk burada fişleme faaliyeti gerçekleştirmiş. Kolluk görev ve yetkilerini hukuka aykırı kullanmıştır. Cumhurbaşkanlığı makamı 2017 yılında tarafsızlığını yitirmiştir. Bu nedenle dosya TCK 299 kapsamında değerlendirilemez. Bir siyasi parti genel başkanı vatandaşlardan bu kadar ayrık tutulamaz.” şeklinde savunmasını yaptı.
Bir diğer öğrenci Berkay Ay ise, “Bu süreçte Valiliğin eylem yasağından haberimiz yoktu. Çok kısa bir süre alandaydık. Polis ve grup arasında hengame olunca birbirimizi kaybettik. 68 gündür haksız yere tutukluyum. Bana delil olarak gösterilen fotoğraftaki kişi de ben değilim.” dedi.
“Çevik kuvvet ekiplerine sığındım onlar da bizi gözaltına aldı”
Savunmasını yapan Yiğitcan Çepniler ise, “Miting alanına kuzenim Berkay Ay ile gittim. Panik atağı vardı. Onu oradan en sağlıklı şekilde çıkarmaya çalıştım. En yakın çevik kuvvet ekiplerine sığındım onlar da bizi gözaltına aldı.” ifadelerini kullandı. Çepniler’in avukatı, “Kollukta müvekkillere isnat edilen bir resim var. Onlarla alaksı yok. Hukuki savunma yapmak istemememin sebebi de bu. Yiğitcan ile ilgili gösterilen fotoğraftaki şahıs kilolu. Berkay için de üzerindeki kıyafeti farklı kişinin bir fotoğrafı delil olarak sunuldu. Olay şu; oluşan arbedede kendilerine zarar gelmesin diye necip Türk polisine sığınıyorlar. Onlar da onları gözaltına alıyor. Pardon filmi tadında bir süreç yaşadık. Slogan atan grubun ‘içinde olabileceği’ değerlendirmesiyle içerideler. Komedi gibi.” şeklinde konuştu.
Avukatlar alkışlandı
Hakim, savunma yapan avukata, “Sohbet etmeyin, hukuk sınırları içerisinde kalın” dedi. Avukat ise, “Kusura bakmayın hakime hanım, izahı olmayan şeyi mizahı olur” dedi, salondan alkış sesleri yükseldi. Bir başka avukat ise, “Orada ticaret değil, adalet mülkün temelidir yazıyor.” dedi. Salondan tekrar alkış sesleri yükseldi.
Gençlerden Burak Yıldız’ın savunması ise şu şekildeydi:
“Belli bir yerden sonra surların orada slogan sesleri duyduk. Benim olduğum iddia edilen videodaki şahsa dikkat edilirse o kişi ben değilim. Bana da benzemiyor o şahıs. Ben kimseye küfür de etmedim. Burada bulunmaktan üzüntü duyuyorum. Aylardır ailemden uzaktayım. Yeri geldi aç bırakıldık, hücrelere atıldık. Annelerimizin gözyaşlarına kıyamıyoruz biz de. Ne yaptıysam Türkiye Cumhuriyeti menfaati adına yaptım.”
Avukat ilk kez paylaştı: “Yataklar ile tuvaletin yan yana olduğu görülmüş, odada çok yoğun bir lağım kokusu olduğu tespit edilmiş”
Burak Yıldız avukatı Serap Sergin ise duruşma sırasında son derece çarpıcı bir belgeyi ilk kez paylaştığını belirtti. Sergin, İstanbul Barosu’nun çocukların kaldığı koşulları görmek için cezaevine yapılan ziyaretlerinde cezaevi müdürlüğüne verilmek üzere bir ihtarname hazırlandığını aktardı. Sergin şu bilgileri paylaştı:
"Bu kadar hukuka aykırı şekilde düzenlenmiş işlerin muhatabı olmak beni utandırıyor. Cezaevinde yaşananlar Burak’ın zihninden senelerce gitmeyecek. 19.04.2025 tarihinde içerisinde Burak Yıldız’ın da bulunduğu 4 kişilik bir hücre vardı. Müvekkillere hiçbir gerekçe sunulmadan koğuş değişikliliği yapıldı. Müvekkillerin yakınlarına ulaşma hakkı elinden alındığından 3 gün sonra haberimiz oldu.
Çocukların koğuşunu ziyaret eden İstanbul Barosu’nun bir ihtarnamesini sizinle paylaşmak zorundayım. Belgede, tutukluların cezaevi koşullarının insan haklarına aykırılığı ile ilgili her şey yer alıyor. Kuruma ziyaret gerçekleştirilmiş, kurum müdürü ile de konuşulmuş. Oda içerisinde yatakları ile tuvaletin yan yana olduğu görülmüş. Odada çok yoğun bir lağım kokusu olduğu için çocuklar ilk gün yemek yiyememişler. Temizlik malzemesi de verilmemiş. Mide bulantısına bağlı sağlık sorunları yaşamışlar. Tek bir ses dahi olmadığı için korktukları bildirilmiş. Birbirlerini sürekli uyanık tutmaya çalıştılar. Koğuşlarının değiştirilmesini istemişler.”
Bu sözler üzerine çocukların anneleri gözyaşlarına hakim olamayıp salondan ayrıldı. Mahkeme salonuna derin bir sessizlik hakim oldu.
“Çocuklar o kadar kötü kokuyordu ki burnumuz yandı. O lağım kokusu üstlerine sinmişti”
Avukat Sergin savunmasına şöyle devam etti:
“Bir zaman sonra dayanamayıp görüşmeleri kesmek zorunda kaldık. Çocuklar o kadar kötü kokuyordu ki burnumuz yandı. O lağım kokusu üstlerine sinmişti. Bu çocuklar hiçbir suçları yokken tek göz bir odada yaşamak zorunda kaldılar. Biz bu olaydan 3. günde haberdar olabildik. 4. gün işlem yapabildik. Biz dahi burnumuz yanarak dışarı çıktık. Günlerdir yemek yiyemeyen, nefes alamayan, sürekli kusan çocuklardan bahsediyorum. Şimdi bu çocuk bunu yaşadı, hala yaşıyor çünkü tutuklu. Neden tutuklu olduklarını anlamıyorum. Müvekkil derhal tahliye edilmeli. Mevcut deliller 5 gün önce dosya kapsamına alınmış. Müvekkil 18 yaşında hayatının baharında çalışan, ailesine destek olan bir çocuk.
“Ben burada bulunan 14 sanığın hepsiyle gurur duyuyorum.”
Psikoloğa gitmek istemiyorlar çünkü 6-7 saat bir sırada kelepçeli bekletiliyorlar. Bu hastanelerde bir dakika dahi doktorla muhatap olamadan geri gönderildikleri için gitmek istemiyorlar. Hiçbir şekilde sağlık hakkına erişim yok. Dışarıda çalışıp ailesine destek olmak istiyor. Küçük bir de kız kardeşi var. İngilizce öğreniyorlar. Burak liseyi bitirmemişti. Onun başvurularını da yaptı. Şimdi her gün başka bir kitap okuyor. Ben burada bulunan 14 sanığın hepsiyle gurur duyuyorum.”
“Bunları söylerseniz ‘süreç uzar’ şeklinde tehdit ettiler”
Gençlerden Mahsuni Kahrıman da, “Ben üzerime atılı suçlamayı işlemedim. Olay günü yeğenimle oraya yakın bir yerde iftarımı açmaya gittim. Biz Özgür Özel’in sesini duyunca o tarafa doğru gittik. Konuşma sonrası olaylar çıktı. Yaklaşık 70 gündür haksız yere tutukluyum, beraaitimi talep ediyorum.”
Bir diğer genç Eyüpcan Şahin, “Aileme bakmakla yükümlüyüm. İş yerimden çıkıp merakla gittim Saraçhane’ye. Ortalık gerginleşince çıkmak istedim. Aksaray tramvayında bekledim. Kafamı cama vura vura çıkardılar beni. Şiddete ve küfüre maruz kaldım. Dünyanın kaç bucak olduğunu görecekmişim, öyle dediler. Ters kelepçeli şekilde oturduk. Bunları söylerseniz ‘süreç uzar’ şeklinde tehdit ettiler. Nezarethanede bozuk sandviçle getiriyorlar, tuvalete çıkarmıyorlardı” ifadelerini kullandı.
Eyüpcan Şahin avukatı Serap Sergin de, “Down sendromlu kardeşine bakıyor. Videoda görülüyor ağzı dahi açılmamış. Ne küfürü? Kız kardeşlerinden ayrı kaldığı için çok üzülüyor. Özgürlüğüne, kardeşine kavuşması lazım.” dedi.
“Bir gün müvekkillimin başına sağlık sebebiyle bir şey gelirse umarım Türk devleti bunun vebalini kaldırabilir”
18 yaşındaki Deniz Nurettin Oğuz ise, "Derslerim etkilendi. Sınavlarıma giremedin. İki kronik rahatsızlığım cezaevinde nüksetti. İki atak geçirdim cezaevinde.Gözaltında şiddete maruz kaldım. Bunu söylememem için tehdit edildim. Psikolojik tehditlere maruz kaldım. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret etmedim." dedi.
Avukat Serap Sergin de müvekkilinin iki kronik hastalığı olduğunu vurgulayarak, “Teknik savunma yapmanın hiçbir anlamı yok. Ben çocuklarımı size anlatmak istiyorum. Deniz Oğuz’un iki kronik hastalığı var. Deniz 18 yaşında. Yaşamadığı şey kalmadı. Yaşadığı stres yüzünden. İki kez atak geçirdi cezaevinde. Ataktan 2 gün sonra hastanaye götürüldü. 41 derece ateşi vardı. Bir gün müvekkillimin başına sağlık sebebiyle bir şey gelirse umarım Türk devleti bunun vebalini kaldırabilir. Yüzde yüz burslu öğrenci. Bursunu kaybetmek üzere” dedi.
“Biz, dört gün boyunca aç kalmayı hak etmedik”
İstanbul'da kalacak bir yeri bile olmayan İzmir'den gelen tutuklu gençlerdeni Nuri Arslan, "Ben bu vatanın evladıyım. Bu vatanın mahkemesinde yargılandığım için gururluyum. Biz aynı zamanda arkamızda oturan annelerin de evlatlarıyız. Biz, dört gün boyunca aç kalmayı hak etmedik. 68 gün boyunca cezaevinde kalmayı hak etmedik. Eylemlere tek başına gittim. Slogan atmadım. Kimseye hakaret etmedim." şeklinde savunmasını yaptı, izleyiciler Arslan’ı alkışladı.
Üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmeyen ve sadece Türk Bayrağı salladığı için tutuklandığını söyleyen Oğuzcan Özcan, “O gün o bayrağı gururla kaldırdım. Eğer Türk bayrağı açmak suçsa ben bu suçu kabul ediyorum.” dedi. Hakim “Biz de bağlıyız milletimize bayrağımıza, tutuklu olmanın sebebi o değil” dedi. Avukatı Hüsnü Kerem Çakmaktaş, hakim ve savcıya 20 saniyelik bir görüntü izletti. Çakmaktaş, “Müvekkil samimi şekilde beyanda bulunmuştur. Evli ve 5 yaşında bir çocuk sahibidir, tahliyesi ve beraatini talep ediyorum” dedi.
Tutuklu sanıklardan Sami Ayberk Ünlü, “Annem babam ilahiyat mezunu, vatanına milletine bağlı bir Türk genciyim. Kız kardeşimin adı bile Ayyıldız. Ben orada Türk bayrağını sallıyordum. Koğuşta yatağımın baş ucunda da Türk bayrağı var. Her gece vatan sağ olsun diyerek uyuyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Slogan atıldıysa bile duymadım, gaz maskem vardı. Polisten müdahale oldu. Gelip beni itip elimden bayrağı zorla aldı.” dedi.
"Kaşımın ortasını yardılar, burnumu kırdılar ve bayılttılar, tekrar ayağa kaldırıp darp ettiler"
İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi olan Semih Çağan savunmasında, “Tez araştırmam için laboratuarda deney yapıyordum. İnsanların 'hak, hukuk, adalet' seslerini duydum. İktidarın yönetim şeklini de beğenmediğimden aralarına gitmek istedim. Hiçbir şekilde hakaret içeren slogan atmadım. Oradan evime geçtim. Polis beni evimden aldı. Koğuşumuzun dört bir yanında Atatürk resmi ve Türk bayrakları asılı. Yargısız infaz edildik.” ifadelerini kullandı.
YKS öğrencisi Toprak Doğan ise “Aniden biber gazı yedim, yere düştüm. Kaşımın ortasını yardılar, burnumu kırdılar ve bayılttılar, tekrar ayağa kaldırıp tekrar kelepçeleyip tekrar darp ettiler. Zorluk çıkarmadım ama ona rağmen böyle yaptılar. Yaklaşık 8 aydır sıkı bir eğitim alıyordum. Ben ilk defa anneler gününü annemdem uzakta geçirdim. Ramazan Bayramı’nda sofrada boş tabak bıraktım. Cumhurbaşkanına hakaret etmedim ya da yasa dışı faaliyet göstermedim.” dedi.
"Sadece hakaret eden grubun yanında durduğum için bu davadayım"
Adli kontrol tedbirleri uygulanarak tutuksuz yargılanan 24 yaşındaki Mehmet Ali Atagün ise, “Üniversite öğrencisiyim. Sadece hakaret eden grubun yanında durduğum için bu davadayım.” dedi. Salon gülerek tepki gösterdi. Bir diğer tutuksuz sanık İbrahim Taha Güler de “Ben suç işlemedim” dedi.
Savunmaların ardından mütaalasını açıklayan savcı, sanıkların tutukluluk hallerinin ve adli kontrol tedbirlerinin devamını istedi.